12 Eylül 2013 Perşembe

Memura servis hizmeti geri geldi

IMF'nin kemer sıkma paketiyle kaldırılan Memura Servis Hizmeti yeniden geliyor. Buna göre Sağlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı... gibi bakanlıklarda servis hizmeti yeniden başlayacak.

http://www.saglikpersoneli.net/memura-servis-hizmeti-geri-geldi-haberi-3161.html
IMF’nin 2001 krizinden sonra kemer sıkma önlemleri çerçevesinde kaldırılan memura servis yardımı ‘kısmen’ geri geldi. Bakanlık ve bağlı kuruluşların merkez teşkilatlarında çalışan memurlar, işe geliş gidişlerinde servis hizmetinden ‘ücretsiz’ yararlanacak.
Maliye, İçişleri, Enerji, Sağlık, Milli Eğitim Bakanlığı’nın merkez ve bağlı kuruluşlarında çalışan on binlerce memur, 1 Ocak’tan itibaren ücretsiz servis kullanacak. İlk adımı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı TEDAŞ atarken, 10 bin memur için 9 Ekim’de servis ihalesine çıkacak.
2014-2015 yıllarını kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinden, Başkent’teki memura piyango vurdu. Memur-Sen’in tüm memurlar için istediği ‘ulaşım yardımı’ ekonomi bürokrasisinin ısrarlı itirazları sonrası ‘merkezdeki’ memurlarla sınırlandırıldı. Toplu sözleşme metnine ‘bakanlık ve bağlı kuruluşların merkez teşkilatında çalışan memurlar servis hizmetinden yararlanır’ hükmü konuldu.
Bu çerçevede Maliye Bakanlığı, sağlık bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı gibi bakanlıklar ile bunlara bağlı kuruluşların merkez teşkilatında çalışan on binlerce memur ‘ücretsiz servisten’ yararlanma olanağı bulacak.
9 EKİM’DE İHALE
2014 yılından itibaren yürürlüğü girecek olan servis hizmeti ile ilgili ilk adım Memur-Sen Konfederasyonuna bağlı Enerji Bir-Sen’in girişimleri ile Enerji Bakanlığına bağlı EÜAŞ,TEDAŞ ve TEİAŞ Genel Müdürlükleri attı. TEDAŞ Genel Müdürlüğü, EÜAŞ ve TEİAŞ’la birlikte yaklaşık 10 bin memur için 9 Ekim’de ihaleye çıkma kararı aldı.
Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı ve Enerji Bir-Sen Genel Başkanı Hacı Bayram Tonbul ’’Özelliklede Büyükşehirlerde kamu görevlileri mesaiye geliş gidişlerde servis olmayışı nedeniyle büyük sıkıntı yaşıyor. Çift araçla kuruma gidip gelen memurlarımızın ulaşım masrafı 200 liraya kadar çıkarken; tek araçla gelenlerin 100 lirayı buluyor. Dolayısıyla memurlarımız bu masraftan kurtulmuş olacak” dedi.
Tonbul, bunun bir başlangıç olduğunu belirtirken, önümüzdeki toplu sözleşme süreçlerinde özellikle büyükşehirlerde çalışan memurların tamamını kapsama aldırmak için uğraşacaklarını söyledi. Diğer bakanlıkların da Ocak ayından itibaren bu servis hizmeti verebilmeleri için şimdiden çalışmalara başlamaları gerektiğine dikkat çeken Tonbul, Memur-Sen olarak diğer bakanlık ve bağlı kuruluşlar için de görüşmeler yapılacağını vurguladı. 
Haber:Aysel ALP
Kaynak :Hurriyet.com.tr- http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/24690547.asp

SAĞLIKTA PROFESYONEL YÖNETİME GEÇİLMELİDİR

Yeni kurulan Kamu Hastane Birliklerinin başında bir iki birlik hariç hekimler görev yapmaktadır. Fakat yeni yönetim anlayışıyla bu hekimler hekimliklerine odaklanıp, yönetim işlerini daha donanımlı olan yöneticilere bırakmalıdır. Yrd. Doç Dr. Taşkın KILIÇ sizler için kaleme aldı...
Sağlık Bakanlığı 2012 yılında radikal bir adım atarak Sağlık kurumlarının hem işleyişi hem de yönetiminde, çağdaş yönetim normlarına uygun yapılanmaya gitti (Kamu hastane kurumu, hastane yöneticisi vs.). Bu yapılanma kısa sürede bazı pozitif sonuçlar vererek özellikle kurumların bütçelerinde önemli tasarruflar elde edildi. Ancak finansal anlamda elde edilen ya da edilecek başarı sağlık sektörü gibi dev bir alanda beklenen köklü değişiklikler için yeterli gözükememektedir. Finansal başarı, insan kaynakları, hizmet kalitesi, hız, liyakat, çalışan memnuniyeti, verimlilik, gibi diğer çıktılarla da desteklenmelidir.
Mevcut yapı incelendiğinde illerimizin Kamu Hastane Sekreterliklerinde toplam 87 genel sekreter görev almıştır. Bunların 85 tanesi hekim 2 tanesi idari kadrodan gelen hekim dışı personelden oluşmaktadır. Hastane yöneticileri, il sağlık müdürlükleri ve halk sağlığı müdürlüğünü de hesaba kattığımızda, ülkemizin sağlık yönetiminin baskın bir şekilde hekimler eliyle yürütüldüğü görülmektedir. Tabii hekimler sağlık sektörünün en önemli yapı taşı ve vazgeçilmez unsurudur. Ancak hekimler eğitimleri boyunca sadece tıpla ilgili alanlarda derinlemesine eğitim almakta; finans, muhasebe, pazarlama, insan kaynakları, yönetim, iletişim, satın alma, örgütsel davranış, girişimcilik, kalite gibi konularda eğitim almamaktalar. Fakat başlarına geçtikleri dev bütçeli kurumlarda bu saydığım alanlarla ilgili yetki ve sorumluluk üstlenmekte ve doğrudan karar vermektedirler. Dolayısıyla özellikle yöneticilik görevlerinin ilk yıllarında bu alanlarda sınama yoluyla ve sezgilerle hareket etmektedirler. Örneğin, bir hekim, önüne gelen kurum bilançosunu yorumlamakta ya da kamu ihale kurumunun satın almayla ilgili konulardaki yönetmenliklerini anlamakta epey zorlanmaktadır. Kendileri için yeni ve zor bir alanda hizmet vermek ve hasta tedavisinden uzaklaşmak yerine; oldukça çok hekim ihtiyacı olan ülkemizde, hekimlerin asli görevleri olan sağlık hizmeti sunmak ve çok kutsal mesleklerini icra ederek hastalarıyla ilgilenmeleri daha yerinde olacaktır.
Peki, hekimler yönetimi bırakırlarsa sağlık sektörü nasıl yönetilir? Ya da kim bu alanı doldurur? Gelin bu soruların cevaplarını birlikte ele alalım.
Artık günümüz yönetim anlayışında, bir kurumu yönetmek için illa o alandaki teknik bilgiye sahip olmak gerekmemektedir. Örneğin, bir kola firmasını yönetmek için gıda mühendisi olmaya, Telekom firmasını yönetmek için elektronik mühendisi olmaya, belediyeyi yönetmek için yerel yönetimler okumaya, otomobil fabrikasını yönetmek için makine mühendisi olmaya, süper marketi yönetmek için kasiyer/esnaf olmaya, futbolu yönetmek için futbolcu olmaya (Morinyo çok başarılı teknik direktördür ancak futbol oynamamıştır. Benzer şekilde Birçok kulüp başkanı da iş adamı olmasına rağmen futbolu yönetmektedirler) gerek yoktur. Artık kurumları yönetmek için profesyonel yönetici yeterlidir (buna batıda CEO bizde müdür, koordinatör, sekreter veya değişik isimler verilmektedir). Öyleyse sağlık kurumlarını yönetmek için, illa tıp fakültesi okumuş birisine ihtiyaç yoktur. Sektörü yakından tanıyan ve yönetim becerisi olan bir sağlık yönetimi mezunu da bu görevi icra edebilir.
Örneğin, Sağlık Bakanlığı'nın iki ile atadığı kişiler hekim kökenli değillerdir. Ancak bu güne kadar bu illerimizdeki sağlık hizmeti diğer illerde olduğu gibi sürdürülmektedir. Benzer şekilde hem ülkemizde hem de yurt dışındaki birçok özel hastanenin başında hekim olmayan profesyonel yöneticiler vardır. Çünkü burada hekimler kendi asıl uzmanlık alanlarına odaklanmaktalar, yönetim gibi işleri ise bu alanda eğitim ve tecrübeli kişiler maharetiyle yürütmektedirler. Örneğin, dünya göz hastanesinin kurucusu bir inşaat mühendisidir. Ve birçok stratejik ve üst düzey kararı hekimlere danışarak kendisi almaktadır.
Sonuç Olarak; Dünyanın en eski ve önemli mesleklerinde birisini icra eden olan hekimlerin hastalarıyla ve eğitimini aldıkları alanla daha fazla ilgilenmeleri, hastanelerin bir çok fonksiyonunu (satın alma, personel, lojistik, kalite vb.) alanında uzman kişilerle koordineli bir şekilde yapmaları, Türkiye’nin parlayan bir yıldız olan sağlık sektörümüzün sürdürülebilir olması ve geleceği için son derece önemlidir.
2013 yılında 35 farklı üniversitenin Sağlık Yönetimi Bölümlerine 2300 öğrenci geleceğin sağlık yöneticisi olmak için kayıt yaptırdı. Bu öğrencilere hem sağlıkla ilgili (Tıbbi Terminoloji, Epidemiyoloji, Hastalıklar Bilgisi, Acil Ve Afet Yönetimi vb.) hem de işletmecilikle ilgili (Muhasebe, İşletme, Girişimcilik, İletişim, Davranış Bilimleri, Maliyet Muhasebesi vb.) dersler verilmektedir.
Sağlık Bakanlığı sektöre uzun yıllar hizmet edecek olan sağlık yönetimi mezunlarına orta ve üst düzey yöneticilik (yöneticilik, uzmanlık, müfettişlik, şeflik gibi) gibi uygun pozisyonlarda kadro açmalı ve bu genç ve dinamik beyinlerden faydalanmalıdır. Bu tercih hem sağlık yönetimi okuyanları hem de hekimleri oldukça memnun edecektir.
Sağlık sektörünün bütün paydaşları olarak ülkemizin sağlık hizmetlerini daha yukarılara taşımak ve gelecek nesillere daha güzel bir ülke bırakmak dileklerimle bütün okuyucularıma esenlikler diliyorum.
“Yönetici İşi Doğru Yapar, Lider İse, Doğru İşi Yapar”
Yrd.Doç.Dr. Taşkın KILIÇ
taskinkilic79@yahoo.com

9 Mart 2013 Cumartesi

Döner Sermaye Ek Ödeme Yönetmeliğine Tepki için Basın Açıklaması

Sağlık-Sen Ankara 2 Nolu Şube Başkanlığı tarafından, Döner Sermaye Ek Ödeme Yönetmeliğine Tepki için Basın Açıklaması yapılacaktır.




Sağlık-Sen Ankara 2 Nolu Şube Başkanlığı tarafından haksızlıklara dur demek, sağlık çalışanlarının haklarını savunmak, Döner Sermaye Ek Ödeme Yönetmeliğine Tepki için 12 Mart 2013 tarihinde saat:12.30’ da Abdi İpekçi Parkı'nda Basın Açıklaması yapılacaktır. Tüm basın mensuplarına duyurulur.


Tarih: 12 Mart 2013
Saat: 12:30
Yer: Abdi İpekçi Parkı

İlginizi çekebilir


Sağlık-Sen Ankara 2 Nolu Şube Başkanlığı

Döner Sermaye Ek Ödeme Yönetmeliği, Sağlık-Sen

18 Kasım 2012 Pazar

"Eczanelerde kaos kapıda"


Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Başkanı Nurten Saydan, Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelik taslağına göre bazı eczanelerin kapanmak zorunda kalacağını söyledi. Saydan, eczanelere ilçe içinde serbestçe dolaşabilme imkanı verilirken, ilçe dışına bir kez çıkma hakkı tanınmasının Türkiye’deki imar durumu göz önünde bulundurulduğunda büyük mağduriyete yol açacağını belirtti.


TEİS Genel Başkanı Nurten Saydan, sağlık muhabirleri ile bir arayla geldi. Saydan, Mayıs 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6308 sayılı kanun ile eczaneler hakkında kanunun bazı maddelerinin değiştirildiğini ve aynı kanun zorunluluğu ile 6 ay içinde yönetmelik hazırlanmasının zorunlu olduğunu hatırlattı. Söz konusu yönetmelik taslağının derin bir ketumiyet içinde saklandığını söyleyen Saydan, “Eczacı kamuoyunda tartışılmayan, kapalı kapılar arkasında hazırlanan bu yönetmelik taslağına göre ilçelerde, kasabalarda, beldelerde, imar planı yapılmayan yerlerde ya da iskan ruhsatı olmayan dükkanlarda yıllarca önce açılmış, halkımıza ücretsiz danışmanlık veren, her türlü sorunla ilgilenen, hastalarımızın ilk sığınağı eczaneler, 18 ay sonunda kapanacak. Ayrıca kanunda eczanelerini kapatanların, yeniden açamayacağı konusunda açık bir düzenleme olmamasına rağmen, eski eczacıların ilçe dışına bir defadan fazla nakil etmesi ya da eczanesini kapatması durumunda, mesleğini yapmaktan men edilmeye çalışılmasını anlayabilmiş değiliz.” diye konuştu. 
 
Taslak metine göre, devlet hastanelerinde eczacı bulunma zorunluluğunun da ortadan kalktığını kaydeden Saydan, “Taslağın benzer haliyle çıkması durumunda kaosa yol açacağı açıktır.” dedi. 
 
Mayıs ayında çıkan kanundaki amacın, eczanelerdeki adaletsiz dağılımı ortadan kaldırmak olduğunu belirten Saydan, “Hakkari’de 20 bin vatandaşa bir eczane düşerken, Marmaris’te 2 bin vatandaşa bir eczane düşüyor. Adaletsiz bir dağılım var. Biz kanunla bunun ortadan kalkmasını istemiştik. Hazırlanan bu yönetmelik taslağı, kanunun ruhuna uygun değil.” şeklinde konuştu. 
 
Eczanelere ilçe içinde serbestçe dolaşabilme imkanı verilirken, ilçe dışına bir kez çıkma hakkı tanınmasının Türkiye’deki imar durumu göz önünde bulundurulduğunda büyük mağduriyete yol açacağını dile getiren Saydan, birçok caddenin bir kısmının bir ilçeye bir kısmının ise diğer ilçeye ait olduğunu vurguladı. Saydan, “Eczaneler ilçe içinde dolaşabiliyor ancak ilçe dışına bir kez çıkabiliyor. Türkiye’nin imar durumunda böyle bir uygulama imkansız.” diye konuştu.
 
LABORATUVARLAR BODRUM KATINDA OLMAYACAK
 
Taslağa göre eczanelerdeki laboratuvarların bodrum katında olmasının da yasaklandığını kaydeden Saydan, “Taslak 18 ay içinde bu uygulamayı düzelteceksin, laboratuvarın bodrum katında ise faaliyetine son veririm diyor. Böyle bir uygulamanın nedenini de anlayabilmiş değiliz.” dedi.

Sağlıkta ve diğer kamu kuruluşlarında tüm sözleşmeliler kadroya alınacak


Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın sözleşmeli personelin kadroya alınması ile ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'e verdiği talimat yerine getiriliyor.


Şanlıurfa'da yerel televizyonların ortak yayınına katılan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, sözleşmeli personeli 30 Haziran'a kadar kadroya alacaklarını bunun için bazı yasal değişikliklerin yapılması gerektiğini söyledi. Bakan Çelik, "Bununla ilgili taraflarla görüşüyoruz. Hummalı bir çalışma yürütüyoruz net bir tarih vermem zor. Ama bu dönemde bunun olacağını ifade edebilirim. Tarih olarak da 2013 yılı Haziran ayı sonuna kadar bu işi biter." dedi.
 
Sözleşmeli personeli kadroya almadan önce devletin personel sistemiyle ilgili yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini anlatan Bakan Çelik, 1960-70'lerin başında çıkan 657 Sayılı Devlet Memurluğu Kanunu'nun fazla değiştiğini belirterek, " Yasa değiştirile değiştirile parçalı bulutlu hale gelmiş. 4A'lar, 4B'ler, 4C'ler, sözleşmeliler, işçiler, sözleşmeli işçiler bir sürü pozisyonda çalışan var. Bu durumda devlet personel sistemimizi mutlak surette yenilememiz gerekiyor. Bunun için bunun tarafları ile bir bir görüşüyoruz.” şeklinde konuştu.
 
Sözleşmelilerin kadroya alınmasından sonra boşalacak sözleşmeli kadrosuna yeni sözleşmelilerin alınmasına sıcak bakmadığını vurgulayan Bakan Çelik şu bilgileri verdi: "Birbirini doğur sistemini ortadan kaldırmak zorundayız. Bugün sözleşmeliler kadroya geçmek için kapıları aşındırıyor. Yarın bunların yerine yenilerini alırsak benzeri bir durumu tekrar yaşayacağız. Bu sistemin sona erdirilmesi lazım."
Haber7
Kaynak: saglikpersoneli.net 
http://www.saglikpersoneli.net/saglik

20 Ekim 2012 Cumartesi

Avrupalı Doktorlar Federasyonu Başkan Yardımcılığı'na Serdar Dalkılıç seçildi



Avrupalı Doktorlar Federasyonu (FEMS) Başkan Yardımcılığı’na Türk kökenli Dr. Serdar Dalkılıç seçildi. 185 oya karşı 332 oyla seçilen Dalkılıç, "İlk olarak KKTC’nin federasyona kabulü için girişimlerde bulunacağım." dedi

Her yıl farklı bir Avrupa ülkesinde yapılan FEMS’in Genel Kurul Toplantısı bu yıl Fransa’nın Strasbourg şehrinde gerçekleşti. FEMS’de Fransa’yı temsil etmesine karşın Türk kimliği ile öne çıktığını dile getiren Dalkılıç aynı zamanda Fransız Türk Sağlık Vakfı’nın da kurucu başkanı. Yirmi yılı aşkın bir süredir Paris’te kadın doğum uzmanı olarak çalışan Dalkılıç, altı yıldır FEMS bünyesinde aktif görevler üstlendiği bilgisini verdi. 
 
Dalkılıç, iki yıl önce uzun müzakereler sonucu İstanbul Tabibler Odası’nın Avrupa Doktorlar Federasyonu’na kabul edilmesini sağlamıştı 185 oya karşı 332 oyla seçilen Dalkılıç, "Hemen hemen bütün Batı Avrupa ülkelerinin desteğini aldım. İspanya, Portekiz ve İtalya temsilcileri adaylık sürecimde desteklerini hiç esirgemediler. Bulgaristan hariç, adaylığımı desteklemeyen ülkelerin tek ortak noktası, tamamının geçmişte Osmanlı hakimiyetine girmiş ülkeler olmasıydı. Zamanla fikirlerini değiştireceklerini umuyorum." dedi. 
 
"MAKEDONYA’YA MAKEDONYA DEMEMİZ YUNANLILARI KÜSTÜRDÜ"
 
Türk kökenli birinin bu gibi görevlere gelmesinin hiç de kolay olmadığını vurgulayan Dalkılıç, "Yunanlı dostlarımızı küstürdük. Konuşmamda Makedonya’ya Makedonya dediğim için rahatsız olan Yunanistan heyeti uzun süredir FEMS’in çalışmalarına katılmıyor." dedi. 
 
FEMS gibi Avrupada sağlık alanında sadece birkaç önemli organizasyonun olduğunu belirten Dalkılıç, "Avrupa ülkelerinde faaliyet gösteren sendikalardan seçilmiş kişilerin temsil ettiği bir yapıdan bahsediyorum. Başta Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa Konseyi, sağlık konusunda bir düzenleme yapacağı zaman mutlaka bizlerden görüş almak durumunda. Bu bağlamda çok etkin ve stratejik bir organizasyonda zorlu bir görev bizleri bekliyor." ifadelerini kullandı. 
 
"İLK GİRİŞİMİM KKTC’Yİ FEDERASYONA KABUL ETTİRMEK OLACAK" 
 
Genel Kurul’da FEMS Başkanlığı’na seçilen Dr. Enrico Reginato’yu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) resmi ziyaret için ikna ettiğini belirten Dalkılıç, ilk girişiminin KKTC’nin FEMS çalışmalarına katılmasını sağlamak olduğunu açıkladı. AB sürecinde KKTC’ye haksızlık yapıldığını hatırlatan Dalkılıç, "Türk kökenli biri olarak hem Fransa’da yaşayan Türklerin, hemde AB üyelik müzakereleri süren Türkiye’nin menfaatlerine hizmet edeceğim. Bu görev sayesinde AB kurumları ile yakın ilişki kurma imkanı bulacağımı umuyorum. Bu imkanları da en iyi şekilde değerlendirmek istiyorum." şeklinde konuştu.
Kaynak: saglikpersoneli.net 
http://www.saglikpersoneli.net/avrupali-doktorlar-federasyonu-baskan-yardimciligina-serdar-dalkilic-secildi-haberi-1304.html

Ordu Üniversitesi'ne dev hastane kurulacak



Ordu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tarık Yarılgaç, üniversite kampüsüne Sağlık Bakanlığı tarafından 600 yataklı hastane yapılacağı müjdesini verdi. Hastanenin 80 dönümlük bir arazi üzerine kurulacağını belirten Rektör Yarılgaç, inşaatın önümüzdeki sene başlamasının ve 3 ile 3 buçuk sene içerisinde de bitirilmesinin düşünüldüğünü açıkladı.

Rektör Prof. Dr. Tarık Yarılgaç, Sağlık Bakanlığı'nın hastanenin mimarisi ile ilgili çalışmalara başladığını belirterek şunları söyledi: "Ordu Üniversitesi bünyesinde morfoloji binasının yanında yapmayı planladığımız 600 yataklı hastanenin mimari açıdan projesi hazırlanıyor. İçinde müştemilatına varıncaya kadar, otoparkından tutunda tüm teknik ayrıntı hesaplanıyor. Geçtiğimiz haftalarda Sağlık Bakanlığı mimarlarını buraya gönderdi. Projeyi 'nasıl kusursuz bir hale getiririz' diye sürekli temas halindeyiz. Sağlık Bakanlığı projeyi tamamladığında hastane inşatını TOKİ’ye devredecek. Bakanlıktan aldığımız bilgiye göre her hangi bir olumsuzluk çıkmazsa hastanenin temelini 2013’te atacağız.”
 
Prof. Yarılgaç, hastanenin yapılacağı yerin dere yatağında yer alması nedeniyle sorunu çözmeye çalıştıklarına dikkati çekerek şu bilgileri verdi: " Tabi hastanenin yapılacağı alan iki dere yatağının arasında olduğu için dere yataklarıyla alakalı sorunun giderilmesi için uğraşıyoruz. Dere yataklarından uzaklaştırılması gerekiyor. Tabi bu büyüklükteki bir binanın dere yataklarından uzaklaştırılması kolay bir iş değil. Bunun için dere yataklarının yerlerinin değişmesi veya kanallarının genişletilmesi için uğraşıyoruz. Bu konuda gerekli yerlerle gerekli görüşmeler yapıyoruz. Karayollarıyla da görüşüyoruz. Bildiğiniz gibi yeni yapılacak çevre yolu kampüs alanının arkasından geçecek.” diye konuştu. 
Kaynak: saglikpersoneli.net 
http://www.saglikpersoneli.net/ordu-universitesine-dev-hastane-kurulacak-haberi-1305.html
Etiketler: devhastaneOrduüniversitesi

Tam Gün Cerrahpaşayı'da vurdu


Tam Gün Yasası'yla hocaları giden üniversite hastanelerinden Cerrahpaşa'nın kalp ve karaciğer nakli ruhsatı 'yılda üç nakil' şartına uymadığı için iptal edildi.


Türkiye ’nin en büyük tam teşekküllü hastanelerinden biri olan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, ‘kalbini’ hastalara kapattı! Üniversitenin kalp ve karaciğer nakil ruhsatı Sağlık Bakanlığı’nca iptal edildi. Ruhsat iptalinin önünü açan ise Sağlık Bakanlığı’nın kalp nakli mevzuatına eklediği ‘yılda üç nakil zorunluluğu’ oldu. Kalp naklinin karaciğer ve böbrek nakline benzemediğini, bu nedenle de nakil sayısının çok yüksek olamayacağını belirten uzmanlar “Türkiye en önemli kalp nakli merkezini kaybetti” görüşünde. Tam Gün Yasası’ndan dolayı ayrılan hocaların da merkezin kapanmasında etkisi olduğu söylenirken, üniversite yönetimi ruhsatın yeniden verilmesini istiyor.
 
Sağlıksız bir şart
 
Cerrahpaşa’da kalp nakli merkezi yaklaşık iki buçuk yıl önce açıldı. Üç kalp naklinin yanı sıra, bir de aynı anda kalp ve böbrek nakli gerçekleştirildi. Ancak dokuz aydır bu bölümde koridorlar ıssız, artık nakil yapılamıyor. Sağlık Bakanlığı Genel Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü’nden yapılan açıklama “Üniversitenin nakil sayısı, mevzuata uymadığı için kalp ve karaciger nakli ruhsatı iptal edildi” şeklinde. Yaklaşık bir yıldır kalp nakli yapamadıklarını belirten İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı Kalp Akciğer Nakli Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. Gökhan İpek, kalp gibi bir organın nakil mevzuatında sayı şartını doğru bulmuyor. “Çünkü kalp bulmak böbrek ya da karaciğer bulmak gibi değildir” diyen Prof. Dr. İpek, Radikal ’e şöyle konuştu: 
“Hastaya bir böbrek ya da karaciğer parçasının naklini yapabilirsiniz. Ama kalp nakli çok hassas bir konu. Bazen hastaya bulunan kalp, aradığımız kriterlere uygun olmayan, enfeksiyonlu bir kalp olabiliyor. O zaman sırf nakil sayısını tutturmak ve ruhsatı kaybetmemek için hastaya bulunan kalbi takma baskısı doğar.”
 
Suni acil listesi 
 
İpek, nakillerde bazı hastanelerin ‘suni acil sıralaması’ yarattığını da söyledi. Bakanlığın kalp organ bekleme listesine, kalp isteğinde bulunan bazı hastanelerin, hastanın durumu acil olmasa da acil ibaresiyle giriş yaptığını belirten Prof. Dr. İpek sıkıntıları şöyle anlattı: 
“Yıllardır bu işi yapıyoruz, durumu acil olmayan bir hastayı acil statüsünde listeye yazmam. Yaratılan suni acil sıralama nedeniyle çıkan uygun kalp bu hastanelere yönlendiriliyor. Yılda beş vaka sayısına ulaşmamız için bize kalp vermeleri gerekir. Kalbi bakkaldan alamam ki. Sıkıntılarımızı Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne, Organ ve Doku Nakli şube Müdürlüğü’ne bildirdik. Bakanlığa da yeni nakil ruhsatı için başvurduk. Ancak dokuz aydır kalp nakliyle ilgili bilim kurulu bir türlü toplanamadı. Yeni bilim kurulu ve Organ Nakli Koordinasyon Başkanlığı’nın bu haksız durumu düzelteceği inancındayız.” 
Prof. Dr. İpek, kalp nakli bekleyen yedi-sekiz hastaları olduğunu da belirtti. 
 
Kaynak: Radikal Gazetesi/MİNE TUDUK - 20/10/2012
Kaynak: saglikpersoneli.net 
http://www.saglikpersoneli.net/tam-gun-cerrahpasayida-vurdu-haberi-1306.html
Etiketler: cerrahpaşanakiltam gün

Memurlar için tehlike çanları çalıyor


Memurlar için tehlike çanları çalıyor


Farkında mısınız, İktidar memurun iş güvencesine iyiden iyiye takmış durumda. 657 sayılı DMK ile ilgili değişiklik çalışmaları son gaz devam ediyor.
 
İş güvencesi nedir? Bildiğiniz üzere devlet memuru dışındaki tüm çalışanlar, işverenin isteği ile ihbar ve kıdem tazminatı ödenerek işten çıkarılabilir. Devlet memurları ihbar ve kıdem tazminatı ödenerek işten çıkarılamaz. Ancak, devlet memurunun işten çıkarılamaması sınırsız değildir. Hangi sebeplerle devlet memurunun işten çıkarılacağı 657 sayılı DMK’nın 125 inci Mddesinin E bölümünde düzenlenmiştir. Bunlar aşağıdaki fiillerdir.
 
E - Devlet memurluğundan çıkarma : Bir daha Devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmaktır.
Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
a) İdeolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak, boykot, işgal, * kamu hizmetlerinin yürütülmesini engelleme , işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak veya bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunlarıtahrik ve teşvik etmek veya yardımda bulunmak,
b) Yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek,
c) Siyasi partiye girmek,
d) Özürsüz olarak bir yılda toplam 20 gün göreve gelmemek,
e) Savaş,olağanüstü hal veya genel afetlere ilişkin konularda amirlerin verdiği görev veya emirleri yapmamak,
f) (Değişik alt bent: 13/02/2011-6111 S.K 111. mad.) Amirlerine, maiyetindekilere ve işsahiplerine fiili tecavüzde bulunmak,
g) Memurluk sıfatıile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak,
h) Yetki almadan gizli bilgileri açıklamak,
ı) Siyasi ve ideolojik eylemlerden arananları görev mahallinde gizlemek,
j) Yurt dışında Devletin itibarını düşürecek veya görev haysiyetini zedeleyecek tutum ve davranışlarda bulunmak,
k) 5816 sayılıAtatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanuna aykırı fiilleri işlemek.
Görüldüğü üzere devlet memurları sınırsız bir iş garantisine sahip değildir. Devlet memurlarına uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesi durdurulması gibi cezalar da verilebilmektedir. Demek ki, birilerinin iddia ettiği gibi devlet memurları ne yaparsa yapsın bir işgüvencesi zırhına sahip değildir. İş güvencesinin sınırları 657 sayılı DMK’nin 125 inci maddesinde açıkça belirlenmiştir.
 
Hal böyle iken, iktidar kaynaklı bir çok haberde, devlet memurlarının sınırsız bir iş garantisine sahip olduğu, ömür boyu iş garantileri olduğu şeklinde, hiç de doğru olmayan, açıklamalara şahit olmaktayız.
 
Devlet memurlarının, yukarda ifade ettiğim sınırlar içerisinde, iş güvencesine sahip olmasının sebebi nedir? İktidar bu işgüvencesinden neden rahatsız olmaktadır?
Devlet memurları, son on yılda bir kısım uygulamalarla kısıtlansa da, doğruları yapma cesaretine sahip tek büyük kitledir. Siyasetçinin, gücü ne olursa olsun, devlet memurları üzerindeki etkisi sınırlıdır. Çünkü idarenin her türlü uygulaması yargı denetimine açıktır. İç hukuk yollarının tükenmesi halinde uluslararası mahkemelere gitme yolu da açıktır. Ayrıca, sendikaların olayları yakın takibi, üyeleri adına müdahil olabilmesi de pek çok hukuksuz uygulamayı engellemektedir.
 
Bütün bunlar, İktidarın memurlar üzerinde isteği sonucu almasının önünde en büyük engellerdendir. Türkiye Kamu Sen’in son on bir yılda büyümesini devam ettirmesi, bunun en açık delilidir. Bütün gayri ahlaki yöntemlere rağmen, işin farkında olan, devlet memuruna kurulan tezgahı gören 420 bin kamu görevlisi Türkiye Kamu Sen üyesi olmayı tercih etmiştir. Oluşturduğu yandaş,teslim olmuş sendikalara rağmen kamu çalışanlarının hala büyük kesimi diğer sendikaların üyesidir. İktidarın oluşturmaya çalıştığı parti devleti bir türlü oluşturulamamıştır.
 
İşte, bu sebeplerle Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuranlar, siyasi iktidarların baskılarından uzak, devletin ve milletin haklarınıkoruyabilmeleri amacıyla devlet memurlarına, diğer çalışanlardan farklı olarak, iş güvencesi hakkı vermiştir. İş güvencesi, devlet memurlarının geleceğinden çok, ülke ve millet menfaatleri ve geleceği gereğidir.
 
DEVLET MEMURU SAYISI ÇOK FAZLA MIDIR?
 
Bir diğer yanlış da, ülkemizdeki devlet memuru sayısının çok fazla olduğu iddiasıdır. Gelişmiş bir çok ülke ile, ülkemizdeki memur sayısınıkarşılaştırdığımızda, bu iddianın ne kadar boş olduğu görülecektir. Devlet memurlarına diş bileyenler, iş güvencesiz bir devlet memuru oluşturmak isteyenler, devlet memurlarının yanlış uygulamalara karşı direncini kırmak isteyenler bu yalanı yıllardır, adeta, sakız gibi çiğnemektedir.
Diğer ülkelerdeki memur sayılarına bir bakalım.
 
OECD verilerine göre bir kamu çalışanı Avusturya’da ortalama 18, Hollanda’da 19, ABD’de 13 kişiye hizmet verirken, Türkiye’de 1 kamu çalışanına 29 kişi düşmektedir. OECD ortalamasına göre her 15 kişiye 1 kamu çalışanı düşmektedir. Bu rakam dikkate alındığında, Türkiye’de 4 milyon 981 bin kamu çalışanına ihtiyaç bulunmaktadır. Bir başka ifade ile, OECD ortalamasına ulaşmak için ülkemizde 2 milyon 281 bin kamu çalışanına daha ihtiyaç bulunmaktadır.
Bu rakamlar ülkemizde devlet memurlarının fazla olduğunu iddia edenlere yeterli bir cevap olsa gerek.
 
BİZLERİ NASIL BİR ÇALIŞMA HAYATI BEKLİYOR?
 
2002 yılında taşeron firmalarda çalışan sayısı 10-15 bin aralığında idi. Bugün bu sayı 470 binlere ulaşmış durumdadır. Son on bir yılda yaşanan bu artış, bizim ve çocuklarımız için nasıl bir çalışma hayatıöngörüldüğünü çok açık göstermektedir.
 
İktidarın aklındaki çalışma hayatı; sözleşmeli, esnek istihdama dayalı, part time çalışmanın mümkün hale geldiği, taşeronlaşmanın alabildiğine önünün açıldığı, iş güvencesi olmayan bir çalışma hayatıdır.Şuanda, taşeron firmalarda asgari ücretle çalışmak zorunda kalan ve bir çoğu da üniversite mezunu olanlar, görebilenler bakımından ibretlik bir örnektir. Hiçbir hak iddia edemeyen, yarınından emin olamayan,teşeron firma çalışanları oluşturulan sömürü düzeninin kurbanlarıdır. Bunlar bizim çocuklarımız, anne babaların, bizlerin çocuklarımız için hazırlanan, patronların daha da semirmesi anlamına gelen ve iktidar tarafından planlı bir şekilde oluşturulmak istenen, bu sömürü düzenine karşı çok dikkatli olması gerekmektedir.
 
BİR SABAH KALKTIĞIMIZDA İŞ GÜVENCEMİZ ELİMİZDEN ALINMIŞOLABİLİR
 
Bütün bu örnekler dikkate alındığında, çok uzak olmayan bir süreçte, sabah kalktığımızda iş güvencemizin elimizden alınmış olduğunu görebiliriz. O halde ne yapmamız gerekir? Birinci önceliğimiz en önemli kazanımımız olan işgüvencemize sahip çıkmaktır. Böyle bir uygulamaya sessiz kalmayacağımızı hep birlikte ilan etmeliyiz.
 
Sarı sendikacılığın gelişmesinin en büyük sıkıntımız olacağını söylemeye gerek duymuyorum. Kamu çalışanları mücadele etmeyi, doğruları savunmayı ikinci planda tuttuğu sürece, kaçınılmaz sonla karşıkarşıya kalacağımızın görülmesi bir mecburiyettir. Sendikal tercihlerimizin bizim için nasıl bir son hazırlayacağını görmek ve gereğini yapmak zorundayız. Teslim olmuş bir sendikal anlayışın, bizim için kaybetmek olduğunu anlamak için kahin olmaya gerek yok.
 
Önümüzdeki günlerde yapılacak anayasa değişikliğiyle, memur tanımı tamamen kaldırılabilir. Bunun için Anayasanın 128 inci Maddesini değiştirmek yeterli olacaktır. Madde şu şekildedir.
MADDE 128- Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduklarıkamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.
 
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. (Ek cümle: 12/9/2010-5982/12md.) Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.
 
Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları,kanunla özel olarak düzenlenir.
Yukardaki Anayasa maddesinin değiştirilmek istendiğini biliyoruz. Bu sebeple kamu görevlileri anayasa değişiklik sürecini de çok iyi takip etmeli ve oyuna gelmemelidir. Bu konuda taşeronluk yapacak sözde sendikal oluşumlara da dikkat edilmelidir.
 
Türkiye Kamu Sen olarak, iş güvencemiz konusunda üzerimize düşen sorumluluğu mutlaka yerine getireceğiz, ancak sadece bizim değil bütün kamu çalışanlarının da aynı sorumluluk duygusu ile hareket etmesi gerekmektedir.
Kaynak: saglikpersoneli.net 
http://www.saglikpersoneli.net/memurlar-icin-tehlike-canlari-caliyor-haberi-1302.html
Etiketler: kamuMemurSentehlike

Akdağ:" Tam Gün'de bazı belirsizlikler var"


Sağlık Bakanı Akdağ, Anayasa Mahkemesi'nin kararının ardından bazı belirsizlikler var. Birçok noktada çalışma yapıyoruz. Üniversitelerde kimi branşlarda sorun olabilir ama genelde kan kaybı yok


Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Anayasa Mahkemesi'nin Tam Gün'e ilişkin kısmi iptal kararından sonra bazı çelişkili durumların ortaya çıktığını, bu konuda yeni bir çalışma yapıldığını söyledi. Akdağ, özel muayenehaneye para ödeyerek vatandaşın devlet hastanesinden yararlanmasına dayanan anlayışa asla geri dönülmeyeceğini söyledi. Üniversitelerde öğretim üyelerinin ayrılmasına dönük bir kan kaybı olmadığını da belirten Akdağ, 'Belki bazı branşlarda olabilir, ama genel olarak sorun yok' dedi.

TBMM'de soruları yanıtlayan Akdağ'ın açıklamaları şöyle: 
 
- Anayasa Mahkemesi'nin kararının ardından nasıl bir düzenleme yapılıyor?
Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla çelişkili bir durum çıktı, bazı belirsizlikler var. Bu konuda birçok noktada çalışma yapıyoruz.
 
-  Tam Gün nedeniyle özellikle üniversite hastanelerindeki öğretim üyelerinin ayrıldığı, öğrencilerin hocasız kaldığı eleştirileri var... 
Kan kaybı olduğu yorumuna katılmam. Belki bazı branşlarda sorunlar olabilir, ama genel olarak kan kaybı yok. Hastanın, bir devlet hastanesinde çalışan doktorun özel muayehanesine giderek hastaneden hizmet alabilmesine dayanan anlayışı kabul etmemiz mümkün değil. Bunu hazmedemeyiz. Doktor muayenehanesine devam edebilir, ama o zaman devletteki görevinden ayrılacak. Ana prensibimiz belli, bundan dönüş olmaz, zaten vatandaşın çilesini sonlandırmak için bu düzenlemeyi yapmıştık.
 
- Üniversite hastanelerinin biraz ihmal edildiği eleştirisi de yapılıyor?
Bunun büyük haksızlık olduğunu söylerim. Üniversite hastanelerine neler yaptığımız ortada.
 
Ana sorun hocaların dağılım dengesizliği
- Bir de doktor dağılımı dengesizliği var.
Toplamda 508 hekim muayenehanesini kapatmıştır, muayenehanesini kapayan hekimlerin sayısı çok fazla olmamıştır. Bakın ana sorun hocaların Türkiye'deki dağılım dengesizliğinde. Ankara'da, İstanbul'da hoca varken, Anadolu'da az. YÖK geçmişte çözmek istedi. Tüm fakülteler için rotasyon formülü önerdi ama olmadı. Tıp Fakülteleri'nde öğretim üyesi açısından öğrenci sayısı açısından açık yok. Sadece bazı branşlarda olabilir.
 
Kaynak: Akşam Gazetesi/Ebru TOKTAR ÇEKİÇ/ANKARA - 20 Ekim 2012
Kaynak: saglikpersoneli.net 
http://www.saglikpersoneli.net/akdagquot-tam-gunde-bazi-belirsizlikler-varquot-haberi-1303.html
Etiketler: akdağbelirsizliktam gün

4/B Sözleşmeli Personel hakkında yönerge değişikliği

Sağlık Bakanlığı 4/B Sözleşmeli Personelinin Yeniden Hizmete Alınması ve Kurum İçi Yer Değişikliğine Dair Yönergede Değişiklik Yapılmıştır


Sağlık Bakanlığı 4/B Sözleşmeli Personelinin Yeniden Hizmete Alınması ve Kurum İçi Yer Değişikliğine Dair Yönergede Değişiklik Yapılmıştır.

10 Ekim 2012 Çarşamba

Eylül dönemi ek ödeme tablosu


Sağlık Personeli Ek Ödeme TablosuEylül 2012 dönemi ek ödeme tablosu


Akdağ:"Kamu Hastaneleri Birliği atamaları bu ay içinde gerçekleşecek"


Sağlık Bakanı Recap Akdağ, düzenlediği basın toplantısında önemli açıklamalarda bulundu


Sağlık Bakanı Recap Akdağ, Tunus Halk Sağlığı Bakanı Abdellatif Mekki ile düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin soruları cevapladı. Sağlık alanında Kürtçe bilen personel istihdam edilip edilmeyeceği yönünde sorulan soru üzerine Akdağ, "Bu konuda muhtemelen kamuda en eski adımların atıldığı bakanlık Sağlık Bakanlığı'dır. Pratikte vatandaşın Türkçe konuşamadığı için hizmet alamaması gibi bir sorun yaşamıyoruz. Bu hususta gerekli tedbirlerimizi çoktan almış durumdayız. Hemen her hastanemizde, işini iyi yapan meslektaşlarımız arasında Türkçe konuşamayan vatandaşlarımıza yardımcı olacak çok sayıda personel var" diye konuştu.
Başka bir soru üzerine Akdağ, "Türkiye'de Kamu Hastaneler Birliği ile oluşturulan yeni yapının kamu yönetiminde bir ilk olduğunu dile getirerek, Yöneticilerin sözleşme ile atanacağı ve performanslarına göre takip edileceği bir döneme giriyoruz. Bu ay içerisinde tüm atamalar gerçekleşecek, hastanelerdeki hizmet kalitesi yükselecek, vatandaşlarımız da bu değişiklikten fazlasıyla istifaede edecek" dedi.

"SURİYE’DEKİ OLAYLAR, İNSANLIK TRAJEDESİ OLARAK GÖRÜLMELİ"
 
Öte yandan Bakan Akdağ, kendisinin ve konuk meslektaşının Suriye’de yaşananları insanlık trajedisi olarak gördüklerini dile getirerek, "Bunun ülkelerin siyasi çıkarları bağlamında değil bu çerçevede görülmesi gerekiyor." ifadesini kullandı. BM başta olmak üzere tüm dünya ülkelerinin konuyla ilgili inisiyatif alması gerektiğini vurgulayan Bakan Akdağ, "30 bin insanın zalimce öldürülmüş olması, yüz binlerce insanın yaralanmış ve ülkelerini terk etmiş olmalar küçümsenecek bir olay değildir. Birileri ölümü ya da yaralanmayı sadece bir sayı olarak görebilir ama biz doktorlar yaralanmanın insan hayatında, ölümün de o insanın yakınlarında nelere mal olduğunu çok iyi biliriz. Bu konuda duyarsız davranan her ülke ve ülkenin yöneticileri yarın tarih önünde bunun vicdanı hesabını veremezler." şeklinde konuştu.
 
Saglikpersoneli.Net

Borçka Devlet Hastanesi'nin Organize ettiği seminere ilgi büyüktü


Borçka Devlet Hastanesi'nde gerçekleştirilen seminer, yazarlarımızdan Taşkın KILIÇ'a sunumundan dolayı Plaket verilmesiyle son buldu.

Borçka Devlet Hastanesi’nin Kalite Yönetim Biriminin Koordinatörlüğünde, Hasta ve Çalışan Güvenliği Çalışmaları kapsamında,  “Öfke Kontrolü, Motivasyon, Etkili İletişim Teknikleri,  Hasta Hakları ve Kalite” konularında Gümüşhane ÜniversitesiÖğretim Görevlisi Taşkın KILIÇ tarafından 06.10.2012 tarihinde saat 13:00 – 17:00 saatleri arasında  Borçka  Halk Eğitim Merkezi konferans salonunda eğitim semineri gerçekleştirildi.
 
Seminerimize İl halk sağlığı Müdürü Uz.Dr. Hakan HACISALİHOĞLU, İl Sağlık Müdür Yardımcısı Uz.Dr. Tülay LAĞARLI, Borçka Toplum Sağlığı Merkezi Sorumlu Hekimi Dr. İdris YILDIZ, Borçka Devlet Hastanesi Başhekimi Op.Dr. Erkan BAKIR, Artvin ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Müdürü Fehmi Er, Borçka Devlet Hastanesi çalışanları, Borçka TSM çalışanları, Artvin il ve ilçelerinde görev yapan sağlık çalışanları katıldı. Seminer Programı sırasıyla; Saygı duruşu ve istiklal marşı, Borçka Devlet Hastanesi Baştabibi Op.Dr. Erkan BAKIR’ ın açılış konuşmaları, İl sağlık Müdür Yardımcısı Uz.Dr. Tülay LAĞARLI’ nın konuşmaları , Borçka Devlet Hastanesi Müdürü Nursen SANCAL’IN Hastane Tarihçesi ve tanıtımıyla alakalı sunumu, Borçka Devlet Hastanesi Kalite Yönetim Direktörü Yetkin ÇİFTÇİ’ nin Hasta ve Çalışan Güvenliği ile ilgili sunumu, Gümüşhane Üniversitesi SAĞLIK Yönetimi Bölümü Öğretim görevlisi Taşkın KILIÇ’ ın sunumu ve Plaket töreniyle son buldu.
 
Artvin ilinde bu içerikte ilk olan programımız İlimizde  görev yapan sağlık yöneticileri ve katılımcılar tarafından beğeniyle karşılandı.Her fırsatta memnuniyetler ifade edildi. Kalite Yönetim birimi olarak, seminerin hazırlık aşamasından bitimine kadar her türlü ilgi ve desteğini esirgemeyen başta Başhekimimiz Op.Dr.Erkan BAKIR  olmak üzere tüm idarecilerimize, emeği geçen herkese sonsuz şükranlarımızı sunarız. 

Sağlık-Sen, 4/B'li Çalışandan alınan prim kesintisinin iadesi için başvuruda bulundu


Sağlık-Sen, 4/B'li Çalışandan alınan prim kesintisinin iadesi için başvuruda bulundu


Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarına, Maliye Bakanlığı'na ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına 4/B sözleşmeli personelin sigorta prim kesintilerinin iadesi için müracaat ettik.
 
Sendikamız tarafından yapılan başvururda 375 sayılı KHK'ya göre kendilerine ek ödeme yapılan Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatında görev yapan 4/B sözleşmeli personelden yapılan sigorta kesintilerinin geçmişe dönük iadesi ve 209 sayılı Kanuna göre kendilerine döner sermaye ödenen personelden 15.01.2012 tarihinden sonra kesinti yapılmış olanların kesintilerinin iadesi istenerek, bundan böyle 4/B sözleşmeli personelden sigorta kesintisi yapılmaması talep edildi.
 
Ayrıca yıllık mahsuplaşma ve aylık mahsuplaşma kapsamında 375 sayılı KHK'ya göre işlem yapıldığından, 01.2012 tarihinden öncesiyle ilgili olarak da yapılan kesintilerin iadesi istendi. Sağlık Bakanlığı'ndan verilecek cevaba göre sendikamızca genel dava açılacaktır.
 
Sağlık-Sen 10/10/2012

Kamu Hastane Birliği Genel Sekreter atamaları tamamlanıyor


Heyecanla beklenen Kamu Hastane Birliği atamaları tamamlanıyor.


Heyecanla beklenen Kamu Hastane Birliği atamaları tamamlanıyor... 

Geçtiğimiz günlerde çok sayıda ismin konuşulduğu, Kamu Hastanmeler Birliği Genel Sekrteterliği için şimdi isimler daha net.
 
       Diyarbakır Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği  İçin Konya Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Doç Dr. Muhammet Güzel KURTOĞLU,
       Zonguldak Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği  İçin Konya Beyhekim Devlet Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Gökhan DARILMAZ,
       Bursa Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği  İçin Bursa Çekirge Devlet Hastanesi Başhekimi  Op.Dr. Çetin BAKIR,
       Konya Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği için Konya Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Dursun ODABAŞ
       İzmir 1. Bölge Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği için İstanbul Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Ali Rıza ODABAŞ
       İzmir 2. Bölge  Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği  için ise Şişli Etfal Eğitim Ve Araştırma Hastanesinin Başhekimi Doç.Dr. Abdülkadir ÜNSAL,
     Şanlıurfa Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği için Ş.Urfa İl Sağlık Müdürü Uz. Dr. Erdoğan  DURAN,
     Erzurum Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği için Erzurum Eğitim Araştırma Başhekimi Prof. Dr. Fazlı ERDOĞAN,
      Kütahya Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği   için  Dr. Mithat EKİCİ'nin isimleri zikrediliyor.
   Devamı gelecek......
 
   Sağlıklı Haber

3 Ekim 2012 Çarşamba

Samsun Terme'de ki salgının nedeni


Samsun'un Terme ilçesinde geçtiğimiz hafta yaşanan ve yaklaşık 4 bin kişinin ishal ve yüksek ateş şikayeti ile sağlık kuruluşlarına ettiği salgının sebebi....


Samsun'un Terme ilçesinde geçtiğimiz hafta yaşanan ve yaklaşık 4 bin kişinin ishal ve yüksek ateş şikayeti ile sağlık kuruluşlarına ettiği salgının sebebi kesin olarak bulunamadı. Samsun İl Halk Sağlığı Müdürlüğü, salgının şehir şebekesi suyuna nedeni ve kesin yeri tespit edilemeyen kontaminasyondan (bulaşma) kaynaklandığının düşünüldüğünü açıkladı. 

Terme ilçe merkezinde 24 Eylül'de başlayan ve 2 Ekim'e kadar yaklaşık 4 bin kişi ateş, ishal, bulantı-kusma şikayetiyle sağlık kuruluşlarına başvurdu. Bir haftadır salgının sebebini araştıran İl Sağlık Müdürlüğü, salgınla ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, "Terme ilçemizde 24 Eylül'de ishal salgını meydana gelmiştir. 24 Eylül Pazartesi günü ateş, ishal, bulantı-kusma şikayetiyle başvuruların olması ve bu başvuruların 25 Eylül'den itibaren artmaya başlaması ile salgın fark edilmiştir. İl Sağlık Müdürlüğü ile İl Halk Sağlığı Müdürlüğü ekipleri derhal olaya müdahale etmişler ve 26 Eylül 2012 tarihinde Ankara Türkiye Halk Sağlığı Kurumu'ndan 3 kişilik uzman ekip gelmiş ve çalışmalara katılmıştır. 27 Eylül 2012 tarihinden itibaren sağlık kuruluşlarına başvuran hasta sayıları tedrici olarak azalmaya başlamıştır. 2 Ekim 2012 tarihi saat 09.00 itibariyle Terme'de sağlık kuruluşlarına 8 gün içinde toplam 3 bin 500 civarında hasta müracaat etmiş, mükerrer müracaatlarla birlikte bu sayı 4 bin civarında olmuştur. Şu anda Terme Devlet Hastanesi'nde 2 hasta yatmaktadır. Hastaların genel durumları iyidir. Durumu ağır hasta yoktur." denildi. 

İshal salgınının şehir şebekesi suyuna bir bulaşmanın yol açtığının düşünüldüğü belirtilen açıklamada, "Alınan su numunelerinin sonuçlarının değerlendirilmesi neticesinde Terme şehir şebekesi içme ve kullanma suyuna nedeni ve yeri kesin olarak tespit edilemeyen bir kontaminasyon (bulaşma) olduğu düşünülmektedir. O nedenle, Terme şehir şebekesi içme ve kullanma suyunun klorlanmasına daha bir önem verilmiş ve mevcut otomatik klorlama cihazına ilave olarak iki adet otomatik klorlama cihazı Terme Belediyesi tarafından temin edilmiş, klorlama cihazının yedekleri kullanıma hazır hale getirilmiştir. Bunun yanında araştırma ekibi, Terme Belediyesi ve Terme Devlet Hastanesi tarafından diğer çalışmalar yapılıp her türlü gerekli önlemler alınmıştır. Çalışmalar sırasında ve alınan önlemler konusunda Terme Kaymakamlığı, İlçe Sağlık Müdürlüğü, Terme Devlet Hastanesi Başhekimliği ve Terme Belediyesi ilgililerince araştırma ekibine her türlü destek verilmiştir."

Kadın doktora saldırı


İzmir'de, eşinin tedavisi sırasında önce kadın doktorla tartışan koca, hastaneyi birbirine kattı.


Kadın doktora vurmak isterken araya giren hastane polisi ile boğuşmaya başlayan, yumruk ve kafa atan 32 yaşındaki adam güvenlik kamerasınca da görüntülendi. İddiaya göre, girdiği bunalım sonucu çok miktarda hap içen kadın yaşamına son vermek istedi. Hastaneye kaldırılan kadının bir süre sonra eşi bilgi almak için hastaneye geldi. Y.U., acil serviste görevli kadın doktor ile konuşmaya başladı. Bir süre sonra tartışma çıktı. Öfkeli koca doktora vurmak isterken hastane polisi araya girdi. Hastanede görevli polis memuru Muharren Uğur, adamı acil servisin ön kapısındaki koridora kadar çıkartabildi. Öfkesini dinmeyen adam bu kez de polis memuru Uğur'a saldırdı. Hastanenin güvenlik kamerası tarafından kaydedilen anlarda, adamın polis memuru Uğur'a yumruk ve kafa attığı görüldü. Daha sonra polis memuru özel güvenlik görevlilerin de yardımıyla adamı etkisiz hale getirdi.