Değerli “sağlıkpersoneli.net” okurları, sizlerle gündemi takip etmeye devam ediyoruz. Bugünkü yazımda da birlikte yine gündemde olması gereken fakat kimsenin farkında olmadığı bir yaraya neşter vuracağız.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın gönderdiği, yurt dışında ücretsiz yüksek lisans ve doktora eğitimi alan öğrencilerin sıkıntıları…
* * *
Yaklaşık 6 ay önce dil eğitimi için bulunduğum İngiltere’de birçok Türk öğrenciyle tanışma fırsatı buldum. Öğrencilerin bazıları kendi imkânlarıyla İngiltere’ye geldiklerini söylerken bazıları ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendilerini gönderdiğini, yüksek lisans ve doktora programlarını bitirdikten sonra ülkemizde akademisyenlik yapacaklarını belirttiler.
Kendi meslektaşlarımın yurt dışında bu kadar iyi yerlerde eğitimler alıp, ülkemize dönecek olmalarını duymam beni çok heyecanlandırmıştı. Sonuçta bana göre bu projenin en önemli aşaması ülkeye geri dönme zorunluluğuydu. Bu akademisyenler Avrupa’nın ve Amerika’nın en iyi üniversitelerinde eğitim alıp, ülkemizdeki gençlere çok daha yararlı olacakları inancıyla heyecanımın yanına bir de geleceğe daha umutla bakma fikri gelmişti.
Amerika’da doktorasını yapan bir arkadaşımın anlattıkları ise hem umutlarımı hem de heyecanımı oldukça azalttı…
* * *
Arkadaşımın anlattığı sorunlara ve yaptığım araştırmada elde ettiğim sıkıntılara geçmeden, biraz geçmişe yönelik bir tarama yaptım.
Elde ettiğim bilgiler çok ilginç…
Avrupa’ya öğrenci gönderme fikrinin ilk sahibi yenilikçi padişah II. Mahmut. Yıl 1827. II. Mahmut giden öğrencilerin dönüşte ülkeye çok faydalı olacağına inanmış. Hatta ilk önce 150 öğrenci göndermek istese de padişahı engellemişler. O dönemler toplam 4 öğrenci Paris’e gönderilmiş (
http://kybele.anadolu.edu.tr/makaleler/ed1999_1_1/137706.pdf).
1835’ten sonra ise Avrupa’ya daha planlı ve daha çok öğrenci gönderilmeye başlanmış. Dönemin bütün şartları zorlanmış.
Bu öğrencilerin yurt dışındaki aylık giderleri 2500 frank ve yaklaşık 60 öğrenci olduğunu düşününce toplam maliyetin 150.000 frank olduğu görülmektedir. Oysa bu paranın üçte biriyle 4000 kişilik bir askeri okul yaptırılabilirdi. Ayrıca padişah, Paris büyükelçisine haber göndermiş, öğrencilerin bütün ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir kişi görevlendirmelerini istemişti. Kısacası padişah inanmıştı bu projeye…
İnanmakta da çok haklıymış… Neden mi işte cevabı; o tarihlerde Avrupa’ya eğitime giden bu 60 öğrenciden, 30’u paşa, 9’u nazır, 2’si askeri üye, 1’i Erkan-ı Harbiye Reisi, 1’i Meclis-i Tanzimat üyesi, 2’si müşir, 3’ü vali, 3’ü elçi, 1’i de sadrazamlık rütbesine geldi. Yine bu gençlerin hemen hemen hepsi bir sanat dalıyla uğraştı. Kimi ressam, kimi hattat kimi de diğer sanat dallarından birisini hobi olarak yaptı ve ülkeye örnek oldu…
* * *
Geldik bugüne…
Bugün binlerce öğrenci akademik kariyeri ve ülkemizin geleceği için yerini, yurdunu, ailesini bırakmış yurt dışında eğitim almaya çalışıyor. Devletimiz, öğrencilere geçimlerini sağlamaları için ayda bin dört yüz yetmiş beş dolar burs veriyor. Bu burs elbette onlar için yetersiz. Geçimlerini sağlamak için dünyanın sayılı üniversitelerinde tahsil görürken aynı zamanda çocuk bakıyorlar, balık temizliyorlar, fastfood restoranlarında garsonluk vb. yapıyorlar.
Ayrıca bu öğrencilerin sağlık sigortaları olmadığı için Amerika’nın düşük gelirli kişilere uyguladığı sağlık sigortasından yararlanmaya çalıştıklarını duyunca biraz daha bu durumdan utandım.
En düşük evin 1500 dolar, ortalama bir ders kitabının 250 dolar olduğu bir ülkede Türkiye’ye geliş paralarının olmadığından yakınan bu öğrencilerin sıkıntıları en kısa sürede çözülmeli.
Bunun yanında üniversitede asistan olarak çalıştığı takdirde bursunun kesileceğini ve bu sebeple bir pizzacıda çalışarak geçimini sağladığını söyleyen bir öğrenci ise "Kendimi geliştirmek için üniversitede çalışmak istiyordum ama maalesef bakanlık bursumu keseceği için yasak olduğu halde pizzacı da çalışmayı tercih ediyorum." şeklinde yaşadığı sıkıntıları dile getirmesi, durumun ne kadar sıkıntılı olduğunun başka bir göstergesi oldu. (
http://www.saglikpersoneli.net/doktora-icin-abdye-giden-turk-ogrenciler-pizza-dagitiyor-haberi-1173.html)
* * *
Sonuç olarak daha burada dile getirmediğimiz birçok sıkıntıları da ekleyince bu öğrencilerin ne şartlarda okumaya çalıştığını bakanlığın görmesi gerekmektedir. Sağlam temellerle kurulmuş bu projenin hedefine ulaşması için yurt dışındaki bu arkadaşlarımıza gereken önemin en kısa sürede verilmesi hayati önem taşımaktadır.
Unutulmamalıdır ki, büyük önder Atatürk’ün dediği gibi “En önemli ve verimli vazifelerimiz eğitim işleridir. Milli eğitim işlerinde kesinlikle zafere ulaşmak lazımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu şekilde olur.”
Dikkat: Paylaşımlarınızda lütfen aktif kaynak belirtiniz.
Öğr. Gör. Muhammed Serhat SEMERCİOĞLU
serhat_semercioglu@hotmail.com